Sunay Akın'ın Oyuncak Diyarı: İstanbul Oyuncak Müzesi
- Museumphilia
- 23 Şub 2019
- 3 dakikada okunur
Normalde bu tarz yazılar ilk önce müzeye nasıl ulaşılacağı kısmıyla başlar; ancak İstanbullu olmadığım ve pek yer yön bulabilme huyum da olmadığı için beni arkadaşlarım götürdü. Ancak size Göztepe'de olduğunu söyleyebilirim. Müzenin sayfasında ayrıntılı olarak anlatılıyor

Müzeye geldiğinizde kapıda sizleri zürafalar karşılıyor ve bahçe kapılarını size sonuna kadar açıyor. Kapıdaki zürafaların hikayesini Sunay Akın şöyle anlatmakta " Mehmet Münif Paşa üç dönem Eğitim Bakanlığı yapmış bir Osmanlı aydınıdır. Mehmet Münif Paşa, Erenköy'deki konağının bahçesine bir zürafa heykeli koydurur. Bu heykel kentte öylesine ünlenir ki zürafa heykelini görmek için İstanbullular Erenköy'e akın ederler. İstanbul Oyuncak Müzesi'nin sokağında bulunan üç zürafa heykeli Münif Paşa'nın ışığına, aydınlık düşüncesine sahip çıkmanın, uygarlık, çağdaşlık adına yapacağımız hamlelerde ona gönderilen selamın adıdır" Akın'ın Sabah gazetesinin 28 Nisan 2007 tarihli Cumartesi ekindeki yazısının tamamını okumak için buraya tıklayabilisiniz. Sunay Bey'in bu müzeyi kurma hikayesi, fikrin nereden çıktığı konusuyla ilgili pek çok röportajı var. Arama motoruna yazdığınızda karşına çıkacağı için ben o konuya girmiyorum.
Neyse... Bahçeye girmeden önce insan kafasını yukarı kaldırıp binanın ihtişamına bakmadan edemiyor. Müze binası ahşap eski bir konak. Sunay Akın'dan da tam beklendiği gibi müze binasının kendisi bile bir eser. Bahçeye girdiğinizde kapıda iki tane kocaman, ihtişamlı fındıkkıranı nöbet tutarken göreceksiniz. Kapıda nöbet tutulduğuna bakmayın içerisi çok eğlenceli.
Giriş ücretleri tam 15 TL, indirimli bilet ise 12 TL. Verdiğiniz paraya kesinlikle değecek buna inanın. Size oda oda, kat kat, vitrin vitrin anlatmayacağım müzeyi. Hoşuma giden, şaşırdığım ve hatta kıskandığım oyuncaklardan konulardan bahsedeceğim. Bu arada içerideki oyuncakların hepsinin koleksiyon değeri var. Sunay Bey hepsini çeşitli ülkelerdeki müzayedelerden almakta. Turnikeden geçtiğim gibi gözüme Karagöz ve Hacıvat figürleri çarptı. Bursalı olduğum için çok iyi bildiğimi zannederdim bu gölge oyununu, figürlerini falan. Cadı diye bir figür varmış. Tabi heyecana kapılıp onun fotoğrafını çekmeyi unuttum. Bu yüzden sizlerden özür diliyorum.

Müzenin çok geniş bir "Vahşi Batı" koleksiyonu var. İnanılmaz güzellikte. İnsanın defalarca defalarca bakası geliyor. Bir vitrinden ötekine geçiyorsunuz sonra geriye tekrar dönüyorsunuz. Arkadaşlarım beni oradan çıkartmakta baya bir zorlanmıştı. Bizler Red Kit'le büyümüş bir nesiliz. Nasıl sevmeyiz ki Vahşi Batı'yı. Altın madencileri, posta arabaları, Kızılderililer, süvariler, kovboylar, hapishaneler, şerif ve daha niceleri... Her birine tekrar tekrar baktım. Bu hissi çok iyi bilirim. Onları eline almak, hissetmek, dokunmak ve hatta sahip olmak. En ilkel duyudur dokunma hissi ve o bende hala çok güçlü.

Bir oyuncak vardı ki o kadar etkilendiğimi bilmiyorum. Afrikalı zenci kölesini direklere bağlayıp kırbaçlayan bir adam. Basit bir oyuncak dersiniz ama bu oyuncakla büyüyen çocuğun düşünce yapısını bir hayal etsenize... İnsanın tüyleri diken diken oluyor. Sunay Bey'in de dediği gibi müzeler birer eğitim kurumu ve oyuncaklar en önemli eğitim malzemesidir. Buna benzer başka bir örnek de, sanırım 1950 Japonya yapımıydı, nükleer enerji santrali oyuncağı. Bununla oynayarak büyüyen çocuklar şuan ülkesini dünyanın en büyük ekonomilerinden ve en gelişmiş teknolojilerinden birisi haline getirdi.
Başka bir örnek daha var ki o da çok çarpıcı. Bunu da Sunay Akın'ın ağzından dinleyelim: "Tarihçiler II. Dünya Savaşı'nın 1 Eylül 1939 günü Alman ordularının Polonya'yı işgaliyle başladığını yazarlar ama bu yanlıştır. II. Dünya Savaşı fiilen 1933'te müzemizde de sergilenen oyuncaklar ile çocukların hayallerini ve oyunlarını işgaliyle başlar. 1933 yılında savaş yoktu ama oyuncaklar geleceğin habercisiydi. Çocuğun önüne ne koyarsan gerçek olur. 1933'te o çocukların önüne koyulanlar 1940'lı yılları gösteriyordu." (27 Temmuz 2007'de Onedio'da yayınlanan röportajın tamamı için buraya tıklayın.) Evet Nazi oyuncakları var. Mükemmeller!

Esas bir oyuncak var ki Sunay Akın'ı kıskandığım hatta kıskançlık krizine girdiğim bir oyuncak. Charlie Chaplin'in canlandırdığı Şarlo'nun oyuncağı. ABD'l bir oyuncak firması Charlie Chaplin için yalnızca bir adet üretiyor ve kendisine hediye ediyor. Daha sonra Chaplin'in bir arkadaşı dönemin ünlülerinden kendilerine ait bir şeyler ister, bunları satıp geliriyle bir okul kuracaktır. Chaplin de bu oyuncağı gönderir arkadaşına. Açık arttırma da Charlie Chaplin'in arkadaşı, yani bu açık arttırmayı düzenleyen kişi, dayanamaz ve dönemi için büyük bir miktar olan 500 Dolar'a kendi satın alır. Oyuncağın hikayesi daha devam eder. Bu adam öldüğünde çocukları, söz konusu oyuncağı Saranac Lake Kütüphanesi'ne sergilenmesi için verir. Yıl 2013 olduğunda ABD'nin Texas eyaletinde bir açık arttırma düzenlenir. Ve tAbii ki Sunay Akın Şarlo karakterinin doğuşunun 100. yılında bu oyuncağı İstanbul'a, müzesine getirir.


Daha anlatmamız gereken o kadar çok oyuncak var ki yaza yaza sayfalar tükenmez. Özellikle çok geniş bir bebek evi koleksiyonuna sahip müze. Kennedy, Prenses Daina, Winston Chuchill, Süperman, Batman, Joker, Starwars oyuncakları... say say bitmez. En iyisi mi siz gidip kendiniz gezin.
Commentaires